7 Temmuz 2014 Pazartesi

Sineklerin Tanrısı - [William Golding]

Kitap kapağı
Sineklerin Tanrısı, bir arkadaşımın önerisi üzerine satın aldığım bir kitaptı. İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan kitabı "Modern Klasikler" dizisine dâhil etmişler. Bu merakımı daha da artırdı. Esaslı bir kitapla karşı karşıya olduğuma emin oldum.

Kitabın konusu kısaca şöyle: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra belirsiz bir tarihte nükleer bir dünya savaşı yaşanmaktadır. Uçakla güvenli bir yere nakledilmek istenen 6-12 yaşları arasında bir grup çocuk, uçağın okyanus ortasında ıssız bir adada düşmesi sonucu burada mahsur kalırlar.

Birbiriyle ilk karşılaşan çocuklar Ralph ve Domuzcuk lakaplı oğlandır. Domuzcuk suyun içinde bir denizminaresi bulmuş, Ralph bunu bir borazan gibi çalarak adada mahsur kalmış başka çocuklarla buluşmuştur. Sesi duyan tüm çocuklar gelince, baştan beri birleştirici bir rol oynayan Ralph'i, oybirliğiyle topluluğun önderi olarak seçerler. Çocuklar yine oybirliğiyle adayı daha yaşanır bir yer hâline getirmek için kararlar alır, kurallar koyar, görev bölümü yaparlar.


Adayı ilk kez keşfe çıktıkları zaman, adanın büyük bölümünü yalayıp yutan bir yangın çıkmasına neden olurlar. Ucuz atlattıkları bu kazadan sonra adada sürekli bir ateş yakarak dumanıyla kendilerini geçen gemilere fark ettirme fikri doğar. Ateşi canlı tutma görevi, av görevini de üstlenen Jack ve grubuna verilir. Daha ilk günlerde, nöbetçilerin uyuyakalması ve ateşin sönmesi nedeniyle yakından geçen bir gemiyi ve kurtulma fırsatını kaçırırlar. Bu noktadan sonra ipler gerilir ve Ralph ile Jack arasında gözle görülür bir zıtlaşma başlar.

Avcılığa önem veren ve kurtulmayı umursamıyormuş gibi görünen Jack'in tutumu gün geçtikçe hırçınlaşır, sertleşir. Öldürmekten âdeta zevk almaya başlar. Bu sırada adada bir canavar korkusu baş gösterir. Bir gün adaya paraşütle bir asker düşer ve ölür. Karanlıkta bunu gören çocuklar onun canavar olduğunu düşünerek iyice korkar ve varlığından emin olurlar.

Bundan sonra Ralph ve Jack arasındaki bağlar tamamen kopacaktır. Baştan beri Ralph'in önderliğini kabullenmeyen Jack, çocukların en zalimi olan Roger ve bir başka çocuk gruptan ayrılır. Adanın bir diğer köşesine giderek kendilerine yeni bir düzen kurarlar. Avcılıktan anlayan onlar olduğu için birkaç çocuğu daha et vaadiyle kendi taraflarına çekmeyi başarırlar.

Artık adada, küçücük çocuklar arasında vahşice bir mücadele başlamıştır. Birinde ateş yakmalarına yardımcı olan gözlük camı, diğerlerinde avcılık kabiliyeti vardır. Jack ve grubu, ateşe sahip olabilmek için işi gece baskınlarına kadar götürürler. Domuzcuk'un çalınan gözlüğünü geri istemek için Ralph, Domuzcuk ve ikiz çocuklar Jack'in bölgesine gider. Bu yüzleşmede kavga ve kin ayyuka çıkar. İkizler rehin alınır; Roger, tepenin başındaki kayayı yuvarlayarak Domuzcuk'u öldürür. Ralph güç bela kaçar.

Bütün geceyi Jack ve vahşi çetesinden kaçıp saklanmakla geçiren Ralph, adadaki ateşleri görerek adaya yanaşan donanma askerlerini görür ve gözyaşları içinde onlara sığınır. Hemen ardından diğer çocuklar da gelir ve onlar da ağlamaya başlarlar.

Sineklerin Tanrısı, dışarıdan bakıldığında ilkokulda okuduğumuz Issız Ada, Mercan Adası gibi kitapları anımsatsa da daha derin bir kitap. Yazarın ağır bir alegori kullandığı öyküde her karakter, her nesne aslında daha farklı bir fikri simgeliyor.

Okur, ilk olarak Ralph ve Domuzcuk lakaplı çocukla tanışır. Domuzcuk'un gerçek adı hiçbir zaman açıklanmaz. Şivesinden, toplumun aşağı bir sınıfından geldiği belli olmaktadır. Şişmandır, hantaldır, gözleri iyi görmez; ancak zekidir. Ralph her ne kadar onunla alay etse de, bir noktada onun zekâsının farkına varır ve kabullenir onun kadar zeki olmadığını.

Ralph, uzlaştırmacı kişiliğiyle, demokrasiyle olan inancıyla öne çıkar. Ama tüm seçilmişler gibi o da seçilmiş olduğunu sık sık vurgular, arkasında seçmenin desteği olduğunu vurgular. Ama yine de Jack'in darbesine engel olamaz. İlk domuz öldürme fırsatını elini geçirdiğinde öldürmenin tüm ağırlığını üzerinde hisseder ve zorlanır. Ama bir kez öldürdü mü, artık acımasızlığının önünde kimse duramaz. Son büyük kavgada, yanına aldığı çocuklarla birlikte Ralph'i öldürmek için seferber olur. Domuz avlarken bile fena olan bir çocuğun, güç ve egemenliği ele geçirmek için nasıl insan öldürmenin eşiğine geldiğini hayretle okuruz.

Roger ise doğuştan kötü, acımasız, sadist eğilimleri olan bir kişiliğe sahiptir. Kitap boyunca yaptığı her eylemde başkalarına zarar verme güdüsü görülmektedir. Nitekim Roger, tepenin başından koca bir kaya parçasını aşağı yuvarlayarak Domuzcuk'u öldürür.

Çocuklar adaya ilk düştükleri zaman burayı daha yaşanır bir yere çevirmek için oldukça heveslidir. İngiliz olduklarını, sahip oldukları uygarlığı burada da canlandırabileceklerini düşünürler. Ama hayvanî ve kötücül içgüdüler yaşa, zamana ve mekâna bakmaksızın ağır basar. Yönetimi ele geçirmek için 12 yaşındaki çocuklar bile masumiyetlerini yitirir, birer canavara dönüşür. Donanma mensupları adaya geldiğinde tüm çocukların gözyaşlarına boğulması da manidardır. Ne yaptık, ne oldu bize böyle diye mi düşünmüşlerdir acaba?

Başları hafiften sıkıcı olsa da, sonlara doğru iyice sardı kitap beni. Bir solukta okudum ve gerçekten de "Modern Klasikler"den sayılmasına hak verdim. Mutlaka okumanızı öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder