11 Aralık 2017 Pazartesi

Hüseyin Rahmi Gürpınar külliyatı

Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar, edebiyatımızın en üretken yazarlarından biri. Külliyatı epeyce kalabalık olan yazarın bütün eserlerini bugüne dek yalnızca iki yayınevi yayımlama büyüklüğünü gösterdi: Özgür Yayınları ve yazımızda ele alacağımız Everest Yayınları. Fakat, gerekli ilgiyi devşirememiş olacaklar ki artık yeni basımları yapılmıyor.

Yapıtlarının büyük bölümünü dilde yalınlaşma akımından önce verdiği için, çoğunun yeni kuşaklarca anlaşılırlığı nispeten kısıtlı. Sadeleştirilen yapıtları pek çok yayınevinde bulunabiliyor olsa da; haliyle tüm edebî niteliğini yitirdiği için, okumanızı önermiyorum.

Yukarıda adını andığım yayınevleri ise özgün ve eksiksiz metinleri yayınlayarak, edebiyatımızdaki çok büyük bir eksiği giderdiler. Sadeleştirilmemiş metin dediysem, korkudan gözleriniz büyümesin. Azıcık edebî birikimi olan birinin anlayamayacağı şeyler değil. Her zaman, her yerde haykırıyorum. Yeri gelmişken burada da söyleyeceğim. Lütfen edebiyatımıza sahip çıkalım. Büyük yazarlarımızı özgün metinlerden okuyalım. Elbette bilmediğimiz kelimeler çıkacak; fakat bunların %90'nın anlamı metnin bağlamından tahmin edilebiliyor. Kalan bölümü içinse sözlük karıştırın. Nitelikli bir okur olmanın yolu bundan geçiyor. Kendi edebiyatını bilmeyen biri, dünyanın tüm klasiklerini okusa kaç yazar?


Yazara ilişkin


1864 yılında doğup, 1944 yılında, 80 yaşındayken Heybeliada'da inzivaya çekildiği evinde yaşama veda eden bu yazara ilişkin söylenenler; yazılıp çizilenler bir kitabı dolduracak kadar çoktur. İnternet ortamında dahi bunların bir bölümüne ulaşmak mümkün. Çoğu, bir ölünün arkasından ağza dahi alınmaması gereken nitelikte.

Annesini erken yaşta yitirdiği için büyükannesinin kadınlarla dolu evinde büyümüş, bu nedenle kadın dünyasını, kadınlar arası dedikoduları, çekişmeleri yakından gözlemleme fırsatı bulmuş. Bu dönemde evdeki hanımlardan öğrendiği el örgüsünü yaşamının sonuna dek boş zaman uğraşı olarak sürdürmüş. Yazarın el örgüleri bugün Heybeliada'da müze olarak ziyarete açık olan evinde hâlen görülebilir.

Titizlik hastası olan yazar, tokalaşmayı, öpüşmeyi sevmez; yabancı kapıların kollarını mendille, giysisinin ucuyla tutarak açarmış. Dışarı çıktığında aksesuar olarak yaz-kış muhakkak eldiven takarmış. Hiç evlenmeyen ve hiçbir kadınla bilinen bir birlikteliği olmayan Gürpınar'ın müzmin bekârlığı hakkında söylenenler çoğu zaman saygı ve edep sınırlarını aşan; kimsenin üzerine vazife olmayan hadsizce şeyler.

Siz elliyi aşkın kitap yazın, yıllarca gazetecilikle uğraşın, 7 yıl milletvekilli olarak ülkenize hizmet edin; kitaplarınızda hicvettiğiniz mahalle dedikodularından daha düzeysiz muhabbetlere meze olun. Dünya gerçekten acımasız.

Sultan Abdülhamid'in İstibdat dönemini, ardından gelen Meşrutiyet'in özgürlükçü ortamını, dünya savaşlarını, millî mücadele dönemini ve cumhuriyet rejimini görmüş bir yazar Gürpınar. Yazdıkları sarayı rahatsız ettiği için, sansüre uğramış.

Yapıtlarında yaşadığı dönemde İstanbul folklorunun ve günlük yaşamının mükemmel bir yansımasını sunan Gürpınar'a benim hayranlığım buradan geliyor. 100-150 yıl öncesinde konuşulan İstanbul Türkçesinin, deyim ve deyişlerinin tadını alınca Gürpınar'a sizin de bağlanacağınızdan eminim.

Özellikle batıl inançlar konusunu işlediği romanlar benim en sevdiklerim arasında. Bunun yanısıra, kadın-erkek ilişkileri, yasak aşklar, aldatma, suç, adalet, batılılaşma ve toplumun üst-alt sınıfları gibi konularda yakın tarihimizin ve kültürümüzün ince eleştirilerini bulacaksınız Gürpınar'ın eserlerinde.

Everest mi ve Özgür Yayınları mı?


Gürpınar'ın sağlığında basılan kitaplarının sayısı 50'yi aşıyor. Bunların büyük bölümü roman, ufak bir bölümü ise öykü, oyun ve deneme. Romanların kimileri sayfa sayısı olarak epey ince. Dolayısıyla günümüz piyasa koşullarında 50 küsur kitabı tek tek basmak, neredeyse hiçbir yayınevinin göze alamayacağı bir maliyet. Bu nedenle her iki yayınevi de kimi ince kitapları birleştirme yoluna gitmiş. Bu girişim, Özgür Yayınları'nda daha az. Everest yayınları ise neredeyse tüm kitapları birleşik biçimde basmış.

Özgür Yayınları'nı bilenler bilir. Türk klasiklerini özgün biçimleriyle fakat eskimiş sözcüklerin anlamlarını satır içinde köşeli parantez içinde verme yöntemiyle yayınlar. Örneğin: "... artık hayatta vazifesini ikmal etmiş kıyas edecekti [görevini tamamlamış sayacaktı] - Mai ve Siyah, Halid Ziya Uşaklıgil)

Ben ne yazık ki bu yönteme pek ısınamadım. Onlar tam aksini iddia etse de ben, okuyuşun akıcılığını son kertede sekteye uğrattığını düşünüyorum bu yöntemin. Everest ise, kimi kitapların sonuna sözlükçe ekleme yoluna gitmiş. Bana kalırsa en güzel yöntem bu. Bilmeyen, bilmediği sözcük için açar bakar. Bu nedenle ben külliyatımı Everest Yayınları'ndan bütünlemeye karar verdim.

Everest'in yayınladığı Hüseyin Rahmi Gürpınar külliyatını sıralamaya geçmeden önce kapak tasarımlarına da değinmek istiyorum. Everest'in kapak tasarımlarını, Türkiye'nin en yetenekli kapak tasarımcılarından biri olan Utku Lomlu yapmış. Bir kitaba başlamadan önce ilk sayfadaki künyesini okuma alışkanlığınız varsa Lomlu adını muhakkak görmüşsünüzdür. Emin olun, kitabevlerinde kapağını beğendiğiniz her 5 kitabın 4'ü onun imzasını taşıyordur. Fakat, Gürpınar külliyatındaki kapak tasarımları bana kalırsa bugüne kadar çıkarmış olduğu işler içinde ancak en son sırada yer alabilir. Ne yazık ki, estetikten uzak, alelacele yapılmış çalakalem şeyler gibi görünüyor.

Külliyattaki kitaplar listesi



  1. Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç - Melek Sanmıştım Şeytanı (Sadeleştirilmiş Metin)
  2. Gulyabani - Gönül Ticareti (Sadeleştirilmiş Metin)
  3. Şıpsevdi (Sadeleştirilmiş Metin)
  4. Şıpsevdi
  5. Mürebbiye - Şeytan İşi
  6. Mürebbiye - Şeytan İşi (Sadeleştirilmiş Metin)
  7. Efsuncu Baba - Gönül Bir Yeldeğirmenidir Sevda Öğütür
  8. Şık- Tutuşmuş Gönüller
  9. Dirilen İskelet
  10. Kokotlar Mektebi
  11. Cehennemlik
  12. Kesik Baş - Ölüm Bir Kurtuluş mudur?
  13. Utanmaz Adam
  14. Can Pazarı
  15. İffet
  16. Ben Deli miyim?
  17. Tesadüf - Muhabbet Tılsımı
  18. İnsan Önce Maymun muydu?
  19. Ölüler Yaşıyorlar mı?
  20. Nimetşinas - Toraman
  21. Billur Kalp # Mezarından Kalkan Şehit - Mutallaka
  22. Son Arzu - Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?
  23. Eşkıya İninde
  24. Tebessüm-i Elem
  25. Deli Filozof
  26. Cadı - Cadı Çarpıyor

21. sıra yanlışlıkla iki kitaba birden verilmiş.
Evet, sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı. Toplam 26 kitaptan oluşan listede birtakım tuhaflıklar var. 21. sırayı paylaşan iki ayrı kitap var.

Büyük olasılıkla bu kitaplardan birinin farklı bir numarayla yer alması düşünülmüştü. Fakat hazırlık aşamasında gözden kaçan bir yanlışlık, basım hatta dağıtım aşamasına dek kimsenin dikkatini çekmemiş ve dizi bu halde piyasaya sürülmüş olmalı.

Kitapların gerekli ilgiyi devşiremediğini yazının başında da dile getirmiştim. Ne yazık ki kitapların neredeyse tümü tek baskıda kalmış ve yeni baskısı yapılmamış. Bu yanlışın farkına varıldı mı bilmiyorum; ancak varıldıysa da yeni basımlar yapılmadığı için düzeltilme fırsatı olmamış belli ki. Yine, ilgi görmeyeceği düşünüldüğünden olacak ki; Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç - Melek Sanmıştım Şeytanı ve Gulyabani - Gönül Ticareti adlı kitapların sadeleştirilmemiş özgün metni bu dizinin içinde yer almıyor. Benim gibi, sevdiği yazarların külliyatını oluşturma ve onları özgün dilinden okuma gibi gibi takıntıları olanlar için son derece üzücü bir durum.

İlk ve tek basımları 2012 yılında yapıldığı için çoğu kitap artık piyasada tükenmiş ve nadirata düşmüş. Ancak sahaflarda bulunabiliyor. Benim de hâlen birkaç eksiğim var.


Son söz


Gerek edebiyat gerekse okur niteliğinin gitgide düştüğü günümüzde bir daha kolay kolay hiçbir yayınevinin Hüseyin Rahmi Gürpınar külliyatı yayınlamaya girişeceğini sanmıyorum ne yazık ki.  Umarım yanılırım. Sonuçta, birkaç yüz kelimeyle yazılmış saçma sapan aşk hikâyelerinin, vampir öykülerinin daha fazla para getirdiği bir dönemdeyiz.

Kimsenin Türk edebiyatını tanımak, tanıtmak ve yaygınlaştırmak gibi ulvî amaçları kalmadı. Okuduğumuz metinde anlamını bilmediğimiz eski bir sözcük görünce öcü gibi korkuyoruz. Çoğumuzun sözlüğe son başvuruşu herhalde ilkokuldaydı. Bu piyasa koşullarında bu yayınevlerinin elini taşın altına koyup bu külliyatı yayınlaması takdire şayandı. Yazık ki biz okurlar değerini bilemedik. 

Abdülhak Şinasi Hisar külliyatı

Abdülhak Şinasi Hisar, edebiyatımızın kıyıda köşede kalmış, unutulmuş ve hak ettiği değeri bir türlü görememiş yazarlarından biri. Gönlünü edebiyata ve İstanbul'a vermiş yetenekli bir yazar; tam bir İstanbul beyefendisi.

Çamlıca'da, Göksu'da ve Boğaziçi'nin başkaca güzide semtlerinde yapılan gezintiler, mehtap izleyişler artık bütünüyle geçmişte kalmıştır. Fakat Osmanlı toplumunda kültürel değişimin son hız sürdüğü bir dönemde, Hisar bu değişimi yozlaşma olarak algılamakta ve geçmişin ışıltılı günlerini özlemektedir. İşte Hisar'ın edebiyatının esin kaynağı bu geçmiş özlemi.

Boğaziçi'ni başlı başına bir medeniyet olarak gören ve bu adlandırmayı bir terim olarak yaşamımıza sokan bizzat Abdülhak Şinasi Hisar'dır. Bunun yanısıra Fahim Bey gibi abidevî bir karakteri de  yazınımıza sokmuştur.

Yaşamı


Yazar kimliği kadar, araştırmacı, eleştirmen ve aydın kimliğiyle de üzerinde durulması gereken Hisar'ın yalnızca yapıtlarının adları bile sanıyorum onun donanımına ilişkin kabaca bir fikir vermeye yeterlidir. Aşağıda yazarın tüm yapıtlarının listesini sıralayacağım fakat ne sağlığında, ne öldükten sonra rahata erebilen bu talihsiz yazarın yaşamını sizlerle kısaca paylaşmak isterim öncelikle.

1883 yılında varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Babası hayranı olduğu iki şairin; Abdülhak Hamit Tarhan ve Şinasi'nin adlarını vermiş ona. Çocukluğu, Boğaziçi'nin seçkin semtlerinde geçmiş. Dadılarla, özel hocalarla büyümüş. Galatasaray Lisesi'ni bitirmiş; yükseköğrenim içinse Paris'e gitmiş.

Yaşamı boyunca hiç evlenmemiş. Söylentilere göre ömrü boyunca tek bir kadını sevmiş. Hisar'ın imkânsız aşkının Şair Nigâr Hanım olduğu yazılıp çiziliyor. Aralarındaki yaş farkında bakıldığında, Hisar'ın delikanlılık döneminde Şair Nigâr Hanım'ın 30'lu yaşların ortalarında bir kadın olması gerekiyor. Bu da, bu aşkın imkânsızlığının nedenini açıkça ortaya koyuyor.

Yurda döndükten sonra bir dönem memuriyet görevinde bulunan; çeşitli gazete ve dergilerde çalışan Hisar babasının ölümünün ardından pek o kadar da parlak bir yaşam sürmemiş. Bunun izlerini, çağdaşı olan yazarların anılarını okuduğumuzda sürebiliyoruz. Pek konuşmaz, pek fazla kimseyle görüşmez, dost eğlencelerine pek katılmazmış.

Rumelihisarı'nda babadan kalma yalısının köhnemişliğinden çok utanır, "yakında yeni bir yere taşınacağız" der dururmuş. Elbette kıt kanaat geçimle ne yalıyı yenileyebilmiş, ne de yeni bir yere taşınmaya muvaffak olmuş. 3 Mayıs 1963 tarihinde öldüğünde cenazesine bir avuç yakınından başka kimse katılmamış. Bugün Zeytinburnu'nda Merkezefendi Mezarlığı'nda dinlenmekte. Yapıtları gibi, mezarı da kıyıda köşede kalmış.

Yapıtları


Abdülhak Şinasi Hisar'ın kitapları uzunca bir süre bölük pörçük yayınlanmış. Özellikle ölümünün ardından uzunca bir süre unutulmuş. Eserleri, Dr. Necmettin Turinay'ın özverili çabalarıyla yeniden basılmaya ancak 2005 yılında başlamış. Yapı Kredi Yayınları (YKY) uzunca bir süre bu yapıtları özenli bir biçimde basarak biz edebiyatseverlerle buluşturdu. Ancak artık kitapların yeni baskısı yapılmıyor ve tüm Abdülhak Şinasi Hisar kitapları nadirata; hattâ deyim yerindeyse karaborsaya düştü.

Talep varsa niçin yeni baskı yok diye soracaksınız. Yazarın hiç evlenmediğini ve hayatına hiçbir kadının girmediğini söylemiştim. Dolayısıyla çocuğu ya da birinci dereceden hiçbir mirasçısı yok. Bilmem kaçıncı dereceden mirasçıları ise şimdilerde anlaşmazlığa düştüğü için kitabın yeni baskılarına müsaade etmiyorlarmış. Eğer doğruysa öfkelenmemek elde değil gerçekten. Bir avuç insanın maddi çıkarı nedeniyle koca bir toplumun ortak kültür mirasından yoksun kalmasını benim gönlümü burkuyor.

Büyük çoğunluğu yazarın sağlılığında yayımlanan yapıtlarının yanısıra, ölümünden sonra gazete ve dergilerde çıkan köşeyazısı ve makalelerinden derlenerek kitap haline getirilen yazıları da var. Yapı Kredi Yayınları'ndan bugüne dek yayımlanmış yapıtları şöyle: 


  1. Çamlıca'daki Eniştemiz
  2. Fahim Bey ve Biz
  3. Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği
  4. İstanbul ve Pierre Loti
  5. Yahya Kemal'e Veda
  6. Ahmet Haşim: Şiiri ve Hayatı
  7. Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde
  8. Boğaziçi Yalıları
  9. Boğaziçi Mehtapları
  10. Geçmiş Zaman Köşkleri
  11. Geçmiş Zaman Fıkraları
  12. Kitaplar ve Muharrirler I
  13. Kitaplar ve Muharrirler II
  14. Kitaplar ve Muharrirler III
  15. Türk Müzeciliği
  16. Eski Zaman Edipleri